A password will be e-mailed to you.

Yazarımız Çağla Gillis, bağımsız bir sanat inisiyatifi olan Pasaj’ı ve “Sosyal Bilgiler” adlı video gösterimini yazdı.

Bu hafta yine bir sergi, yeni bir heyecan ile karşınızdayım. 27 Şubat’ta başlayan ve 16 Mart’a kadar devam edecek olan “Sosyal Bilgiler” isimli video gösteriminden bahsedeceğim, ama ilk önce biraz bağımsız bir sanatçı inisiyatifi olan Pasaj’ın kendisinden söz etmek istiyorum. Pasaj, şu meşhur Kamondo merdivenlerinin tam başında, Ot Kafe’nin hemen altında. Bodrum katında da diyebiliriz. Kısaca bir betimleyecek olursam; yerler eski bir fayanstan, tavandan akan kirli sular, hala sıva halinde olan duvarlar…

Karaköy’de, Beyoğlu’nda, Nişantaşı’nda birden deli gibi artan, şöyle bir genelleyecek olursam aslından birbirinden pek de farklı olmayan -büyük camlı, bol floresan ışıklı, sadece belli bir sınıfın gidebileceği, dokunsan her yeri kirletecekmişsin gibi hissettiğin- galerilerden çok çok farklı. Farklılık o kadar devasa boyutlarda ki küçücük kapısından içeri girerken yüzünüze adeta bir tokat yiyorsunuz ve sonra kendinizi o sıcak samimi havasına bırakıyorsunuz.

Pasaj’ın işleri de kendi gibi. Herkesi içine alan, diyalog üzerine kurulu, hep birlikte toplumsal bir bellek yaratma çabasında olan bir yer. Serginin sanatçılarından hem de Pasaj’ın kurucularından olan Seçil Yaylalı, benimsediği “Sanat herkes içindir” mottosu ile gerçekten orayı herkesin girip çıkacağı bir yer haline getirmiş.

Şimdi Pasaj’ın bende yarattığı etkiyi bir kenara bırakıp “Sosyal Bilgiler” isimli video gösterimine gelelim! Sergide toplam 3 video var. Bunlardan biri Yaylalı’nın da aralarında bulunduğu 8 ayrı sanatçının Torino’daki büyük kent pazarını bir sanat pazarı haline çevirme süreci. Bu süreç bir hayli ilginç. Şöyle ki 8 sanatçı bir ayda dönüşümlü olarak haftanın 6 günü kurulan, Avrupa’nın en büyük semt pazarına bir stant açıyorlar. Sürekli hareket halinde olan bu yerde aklınıza gelebilecek her şeyi bulmak mümkün ama bir şey eksik tabii. Yerel halkın pek bilmediği ya da görmediği şey; sanat.

Onlar galerilere, müzelere gitmiyorlarsa, biz onlara götürürüz mantığı ile çağdaş sanatı ta ayaklarına pazara götürüyorlar. Çağdaş sanat ile insanların ilişki kurmasını sağlayan bu projenin ilki, Seçil Yaylalı ve İtalyan sanatçı ile bir halk müzesi yaratmak için start veriyor. Oradan gelip geçenler, alışveriş yapanlar “Pazarınız bir müzesi olsa müzeye ne vermek istersiniz ve onun ismini ne koymak istersiniz?” sorusu üzerine kimi kocasının mezarına götürdüğü gülü bırakıyor, kimi bir ekmek, kimi de kendini müzeye veriyor. Muz, kara biber, sefer tası veren de var tabi. sonra hepsi etiketi ile sergileniyor. Müzeye kendini veren bir teyze bile!

Bir parçasını müzeye veren verdiği ile kalmıyor karşılığında müze kartı alıyor. Müzenin küçük bir kafesi de var isteyen orada biraz soluklanıp tekrardan alışverişe koyuluyor.

Başka bir sanatçı, aynı pazarda standa gelenlerden yemek tarifi topluyor ve bu tarifleri uygulamaya çalışıyordu. Yine bir takas usulü var tabii. Her bir yemek tarifine karşı yeni bir yemek tarifi.

Kısacası yerel halkın sadece izleyerek değil, üreterek dahil olduğu bu deneyim, videoda hem katılımcı hem de sanatçıların bakış açıları ile anlatılıyor.

Gelelim bir diğer videoya, Danimarkalı ekip rum46’nın “Taşeron” isimli projesine ve bununla birlikte Gezi Parkı’nda verdiği akşam yemeğine…

Bu akşam yemeği de yine bir karşılıklı alışveriş halinde oluyor. Katılımcılardan kendi kültürlerine ait bir malzeme ya da bir yemek tarifi vermeleri rica ediliyor. Daha sonra bu malzemeler ile nefis yemekler yapılıyor ve sonrasında yoldan geçenler ile birlikte bu yemekler,   -Sanatın kalbine giden yol boğazından geçer misali- afiyetle mideye indiriliyor. Proje, bir bellek oluşturmak, paylaşımda bulunmak, “öteki” ile diyalog kurmak için araç haline geliyor.

“Mind the Gap” isimli son videoda ise şehirdeki boşlukları arayan Per Schumann ve Malte Zacharias var. Bu iki sanatçımız el arabası ile eşliğinde, insan, bitki ve şehir arasındaki ilişkiyi sorguluyor. Şehirdeki boşlukların -ki genelde bu boşluklar, parklar olarak karşımıza çıkıyor- olası kullanımı üzerine proje üretiyor. Örneğin kullandıkları el arabasının bir anda yemek masasına dönüşmesi gibi.

Serginin açılışında yakaladığım ve sıcak sohbetine doyamadığım Seçil Yaylalı ise Sosyal Bilgiler’in amacını şöyle anlatıyor: Bu sergi ile katılımcı ve sosyal içerikli projelerden örnekler vermeyi amaçladık. Bu sergideki 3 proje de PASAJist ile ilgili sanatçılar tarafından üretildi. PASAJist’den PASAJ’a geçişte önemsediğimiz noktalardan biri katılımcı ve sosyal içerikli, kamusal ve yarı kamusal alanlarda tasarlanan ve gerçekleştirilen projelere destek olabilmek ve bir alan sağlamak. Çağdaş sanattan her kesimden insanın keyif almasını veya  bazı yaşamsal noktaları sorgulayabilmesine için yol açmayı amaçlıyoruz.

Seçil’i yakalamışken aklında yine böyle yerel halkı da içine dâhil edecek bol interaktifli bir proje olup olmadığını soruyorum. O da şu an her şey tam olarak yerli yerine oturmasa da ofislerinin bulunduğu ve bir anda düğün dernek alanına dönüşmesi ile bilinen Ömer Hayyam için bir projesi olduğu söylüyor. Biz de sabırsızlıkla bekliyoruz.


ÖNERİLER 

 

– İlk olarak sadece Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri açılan Pasaj’ı ajandanıza not etmeli!

– İnşaatın ve sokak sanatının bir arada olduğu ve Pasaj’ın da yer aldığı Banker Sokak’ın da bol bol fotoğraflarını çekmeli. (Eminim Instagram’da bol like almanızı sağlayan fotoğraflar olacaktır.)

– Sonra Pasaj’ın o küçücük kapısından içeri girmeli ve o farklı havayı solumalı. Mekân ile videolar arasındaki bütünlüğü görmek için bir süreyi orada zaman geçirmeli.

– Sanatçı Seçil Yaylalı orada ise onunla samimi bir sohbete girişilmeli. (O yoksa bile yine oranın müdavimi olan, bir o kadar da tatlı kişilik Zeynep Okyay size yardımcı olacaktır.)

– Belki sonra hemen üst katı olan Ot Kafe’de kahve molası verilmeli. Tabii ki Kamondo merdivenlerde bir fotoğraf ile check in yapılmalı.

– Sonra ya Karaköy’deki yeni mekânları ya da Galata’da kalıp sokak sanatlarını keşfedebilirsiniz.

Daha fazla yazı yok
2024-05-05 09:18:02