A password will be e-mailed to you.

Ferda Çağlayan, heykeltıraş Evren Erol ‘un ikinci kişisel sergisi "Kırmızı Çizgi"yi yazıyor.

 

Evren Erol “Kırmızı Çizgi” isimli ikinci kişisel sergisini Bozlu Art Projekt’te açtı. İlk kişisel sergisinin ismi ise “Kendini Buluş” idi. Sanatçı değişim, dönüşüm, karşıtlık, red ve kabul bağlamı gibi temel metaforlar çerçevesinde işlerini ürettiğini ifade ediyor. İlk sergisinde tamamen ahşapla çalışan Erol, Kırmızı Çizgi’de ahşap ve polyester malzemeyi kullanarak ürettiği soyut ve yarı figüratif heykellerde ifadesi güçlü, tutarlı, derinlikli ve özgün bir form dili yakalamış. Heykellerine yüklediği evrensel kavramlar ve içerik, elde ettiği formun ifadesiyle örtüşüyor. Bu örtüşme didaktik ve sığ bir örtüşme değil. Sorgulama yaratan ve çoklu bir okumaya, geniş bir perspektife, anlam zenginliğine kapı aralayan bir örtüşme. Erol, kimi yerde ahşabın yumuşaklığı ve sessizliği ile heykelin içerdiği sert duyguyu, gerilimi karşı karşıya getirerek bir kontrast yaratıyor. Kimi heykellerinde ise endüstriyel bir ürün olan polyesteri akrilikle boyayarak elde ettiği parlak kusursuz yüzeylerle, varmak istediği sonuca, çağdaş bir anlatım diline ulaşıyor. İşler insana, bireyleşememiş bireye odaklanıyor. Küresel kapitalizmin şekillendirdiği, toplumun öznesi olan bireyi sorguluyor. Sanatçı, bireyin açmazlarını, çelişkilerini, yaşam ve değerler karşısındaki tutumunu kendine göre yorumlayarak eleştirel bir bakış getiriyor. Bu tutumuyla tarafını belli ederek tavır alıyor.

Erol “Tek Tip” isimli ahşap işinde insanın tek tipleştirilmesini konu ediniyor. Ayakta duran ve dikdörtgen prizma içine sıkışmış, sıkıştırılmış birey dışarıya doğru bir basınç uyguluyor. Ama beş eşit parçaya bölünmüş ve bir kalıba sokulmuş. Kalıbından kurtulmaya, kabuğunu yırtmaya çalışıyor. Çaresiz değil. Ayaklarından yukarıya doğru bir yırtılma başlamış. Bu yırtılma (zımba telleriyle) engellenmeye çalışılıyor. Bireyin iç enerjisi, direnci, bu karşı koyuş, insanlık tarihi boyunca deneyimlenen bir çıkış yolu, bir umut ışığı. Egemen güçlerin, sermayenin, otoritenin, ekonomik baskının, tüketimin, işsizliğin, eşitsizliğin, her türlü dayatmanın girdabında yalnızlaştırılan, tektipleştirilen, kuşatılan insana dair bir umut.

Sanatçı, “İtaat” isimli polyester heykelinde ise ödün vermenin teslimiyetini ve sonuçlarını sorgulayarak bu sürecin evrimini formlaştırıyor. İtaat’in sözlük anlamını içeren; “söz dinleme, boyun eğme, buyruğa uyma” tanımının ileri evrelerini, çözülmeyi, kişiliksizliğin yarattığı deformasyonu görselleştiriyor. Tanımsız bir forma, nesneye dönüştürüyor.

“Esir” isimli işinde ise biçim-içerik ve estetik düzey açısından, yalın ve çarpıcı bir ifadeye ulaşıyor.

“İrade” adlı bir başka heykelinde de bu kavramı içselleştiren güçlü bir anlatım dili kurmuş.

Tüm işlerinde aynı başarıyı gösteriyor Evren Erol. Hepsinin üzerinde ince ince düşünülmüş, düşünsel arka planı ve bütünlüğü olan ve titizlikle kotarılmış işler. İzledikçe, kavradıkça insanı içine çeken, etkileyen, düşünsel bir yolculuğa çıkaran bir sergi.

Şunu özellikle vurgulamak gerekir. Bu ülkede heykel yaparak yaşamanın, hayatı idame ettirmenin zorlukları bir yana, heykelin yeterince destek bulmadığı, horlandığı bir ortamda inatla bu çabanın içinde olmak, sürdürebilmek büyük özveri ve direnç gerektiriyor. Ayrıca heykel aleminde, düşünsel atmosferin, eleştiri ortamının sığlığı düşünüldüğünde, akıntıya karşı kürek çeken heykeltıraşların nitelikli üretimlerinin değeri daha da artıyor. Evren Erol’un bu çabası, çıtayı yükselten girişimini bu koşullar içerisinde ele almak, düşünmek ve değerlendirmek daha anlamlı olacaktır.

 

21 Mart 2015’de sona erecek sergide sanatçının toplam 16 heykeli sergilenmektedir. 

Daha fazla yazı yok
2024-05-10 03:43:23