A password will be e-mailed to you.

Ömer Uluç’u kaybedişimizin 4. yılı olan bu 28 Ocak’ta onu, Umut Burnundan Dolaşarak adlı sanatatak kitabından kendi sözleriyle anmak istiyoruz.

1 Resim ‘uslu’ olduğu zaman tam bir meta’ olur, az sonra da mal. Bugünün toplumu her şeyi uslulaştırma niyetinde.

2 Türkiye’de deliler çok önemli. Her topluluk hayal kurar ya da kurabilir. Türkiye’nin delileri Türk olayının Türkiye’de düş görmesidir.

3 Aydınların, bürokratların kutuları vardır ama delilerin yoktur!

4 Picasso tam anlamıyla bir dörtyol ağzında bulunmuştur. Bir kez, Napolyon’un Mısır’dan dönerken getirdiği bütün kültürler el altındaydı.

5 Minyatürü düşündüğümü, minyatür yaparak düşündüm.

6 Bizim Rönesans’ın sonuçlarına bağlanmamız gerekmiyor.

7 Ressamlar çarpık, aykırı şeylere bakmalı. O zaman değişik şeyleri görebilirsin.

8 İnsan dürbününü sürekli ayarlamalı. Uzaklaştırmalı, yaklaştırmalı; yani odaklama. Bu anlamda bir ulusallığa varım.

9 Ben tarihi düşündüğümü sanıyorum. Biz aslında bütün eski ressamlarla birleşmek istiyoruz.

10 Batı’nın dışarı açılmasında Batı’daki klasik resmin çöküşünün de etkisi var. Batı’da Van Gogh gibi adamların ortaya çıkması, deli resmi, çocuk resmi türünün ortaya çıkmaya başlaması klasik estetiği sarstı. Japon, Çin, Afrika sanatları da Batı’ya böylelikle girmeye başladı.

11 Batı’da bir bölüm ressamın daha içgüdüsel resim yapması, erotizme, şiddete yönelmesi sırasında Afrika resmiyle bir ilişki kurma var.

12 Matisse gibi adamlarda bir renk sürme, renkçilik diye bir olay var ki, bu biraz da insanın kendine ait bir olay. Matisse’teki düz renk sürme, insanın kendisine ait bir olay. Şunu demek istiyorum; insanlar büyük, geniş ve düz renkler sürmek istiyorlar, isteyebiliyorlar. Matisse’in böyle resim yapması yalnızca bilimsel bir olay değil.

13 Kandinskiy’in kendi resmiyle ilgili söylediği bir söz var: “İç gereksinme” diyor.

14 Afrika sanatıyla İslam sanatı arasında çok büyük farklar var. Duyarlık bakımından Orta Afrika maskındaki şiddetle Doğu resmindeki renk düzeni farklı.

15 Biz Akademi dışından olduğumuz için daha özgürdük. Biz Akademi’ye karşıydık. Kurallara karşıydık.

16 Resmin bir konusu gibi ele alınıyordu soyut. Bir çeşit olarak görülüyordu, bir de soyut bulunsun diye yapılıyordu.

17 Paris Okulu bizim için fazla şık, fazla mükemmeldi diyebilirim. Ben de Türk ve Doğu sanatının kaynaklarına dönmeyi düşünmeye ve savunmaya başladım.

18 Soyut bir estetiğin peşinde olduğum için Batı dışındaki sanatlarda ve özellikle İslam ve Osmanlı sanatında bütünsel ve dolaysız, eşsiz bir soyut anlatımın varlığını görmeye başladım.

19 Tuvalde derinliği olan bir fon üzerine hareketli lekeler koyuyordum, bunlar birbirine bağlanıyor, kaligrafik bir mekân yaratıyordu. Sanki daha Doğulu bir ressam olmuştum.

20 Aslında gerçek yerellikle gerçek evrensellik aynı şeydir. Bir Osmanlı çinisinin rengi unutulamaz. Unutulamayan şey evrenselliktir ya da yerelliktir.

21 İnsanın yaşadığı yerle çeşitli ve karmaşık ilişkileri var. Ben resmin gelişmesine bağlı olarak bu ilişkinin yön değiştirdiği kanısındayım.

22 Ben aslında olumsuzluk yapan bir ressam değilim. Mizahçı, alaycı, eleştirici, karşı çıkan bir ressam da değilim.

23 Örneğin bazı resimler vardır bir renk uyumu üzerine kurulur, biter. Başkasında güzel bir çizgi çizilmiştir, o çizgi üzerinde döner resim, biter. Ben bu tür plastik bir ressam da değilim, ufak değerlerle resim yapan bir ressam da değilim.

24 Yani her resmin bir sorunsalı vardır, bir sorunsalı çözmeye çalışırım her resimde. Bir maceradır.

25 Ama özellikle bugünkü Paris-New York dershane havasından çıkmamız gerekiyor. Öncelikle de bu havayı İstanbul’da satmaktan vazgeçmek gerek. Havasız sanat yapmayı öğrendiğimizde işlerin daha özüne ve derinine ineceğiz.

26 Resim her yerde ve her zaman yapılabilir. Ressam her yere, her zaman gidebilir. Önemli olan insanın yaptığıyla yaşadığı mekân arasında gizli bir anlaşma olmasıdır. O görsel ve düşünsel anlaşma.

27 Benim resmimde daha başından beri boşluk fikri önemli. Rönesans’tan gelen, bizim Batı’yı öğrenme sürecimizde, bir şeyi yerleştirmek, mekânı görmek başka türlü bir anlayış. Çünkü Rönesans mekânı görmek istiyordu.

28 Kendimce hep Yunan sanatının bir gündüz sanatı, buna karşılık mesela Mısır sanatının da bir gece sanatı olduğunu düşündüm.

29 Genç bir sanatçı bugün Braque’ı bilmeyebilir. Kim ne derse desin unutuldu. Sanat tarihinin hafızası zayıftır.

30 Bir lekeye bir göz koymak, bir can vermek. Şimdi burada tabii ki, dönüyor, bazı dinlerin figürü reddetmesine gidiyor.

31 Sanatçı sanki bir Yaradan olabiliyor. Yani bir Balık Pazarı yaradanı oluyor, öyle gözleri koyuyoruz.

32 Türk sanatının bugünkü en büyük zaafı çok biçimci oluşu. Sanatın ana problematiklerine inilmiyor. Sanatta mesaj nedir, neden oluşur; yok.

33 Fluxus, bir taşı alıp sergi mekânı içine getirdiği zaman onun sanat olduğunu söylüyor. Ama bizim bunları, onlar yaptıktan epey bir zaman sonra yapmaya kalkmamız, bütün klişeleri toplamamız, bunun etrafında bir gürültü koparmamız, İstanbul’u merkez yaptık diye övünmemiz, bir öfori.

34 Reçete önermiyorum, herkes reçeteyi kendisi bulsun, bir şey öğretmeye karşıyım.

35 Ben bir sanatçının resim düşüncesi ile beraber başka şeyleri de düşünmesinden yani felsefi ve şiirsel taraflarının da olmasından yanayım.

36 Ben niye kazıyorum, çünkü bir şeyi gömmek istiyorum, çünkü bir şeyi saklamak istiyorum.

37 Aslında benim bütün sanatımın temelinde desenlerim var, heykellerim tamamen desenlerimden çıkmış işler.

38 Çamurla başlamadım, doğrudan doğruya borularla başladım çünkü onlar eğiliyor, bükülüyordu ve daha da önemlisi istediğim figürü veriyordu. Ben her şeyden önce figürün peşindeyim form önemli değil.

39 Form modernizmin varmak istediği bir şey, figür ise insanın hiçbir zaman vazgeçemediği bir imgedir.

40 Figür her şey olabilir, hele bugünün dünyasında bu daha da sınırsız. Kozmosta yani astro-fizikte, bugünün biyolojisinde, bugünün fiziğinde sonsuz buluşlar var.

41 Gelenekten yanayım dediğinizde birtakım kurallar devreye giriyor ama geleneğe hiç bakmazsan bir gün her şey gelenek olur o zaman hiçbir şeye bakamazsın.

42 Doğu-Batı arasında yani dünyanın en zor yerinde yaşıyoruz, yani hepimiz birer yarı deliyiz. Bizim elimizdeki en büyük potansiyel çılgınlığımız, arada kalmışlığımız. 

43 Benim resmim bir hareket üzerine kurulu. Bu hareketi parçalar yapıyor. Ben bilimlerin biraz da romantik tarafıyla, şiirsel tarafıyla ilgili bir ressamım.

44 İstanbul bir deniz şehri ama onun bir de Haliç, Boğaz ve Sarayburnu tarafından çizilmiş bir içdenizi var. 

45 Ben hep figür avcısıyım derim…

46 Renk de bir titreşim, rengin kendisi de bir hareket.

47 Bir nevi akademi, bir düşünceler morgudur.

48 Ressamlar çarpık aykırı şeylere bakmalı!

49 Kendimi hiçbir yere ait hissetmiyorum. Melez bir adamım düşünce olarak…

50 Evet sonsuzluk her an var. Tabii resimlerim kıpırdarsa korkarız.

(Daha çok Ömer Uluç için eşi Vivet Kanetti Uluç’un kurduğu www.omeruluc.com sitesini hararetle tavsiye ediyoruz.)

 

 

Daha fazla yazı yok
2024-05-15 04:54:45