A password will be e-mailed to you.

Brezilyalı fotoğraf sanatçısı Sebastiâo Salgado’nun “İşçiler” adlı ikonik sergisi, çeşitli metropolleri dolaştıktan sonra İzmir’e de geldi. Dünyanın çeşitli ülkelerindeki işçilerin çıplak gerçeğini ortaya koyan sergi, modern dünyanın vicdanını sarsan uzun  yolculuğunu sabırla sürdürüyor.  

Sebastiâo Salgado, edebiyattan resime, müzikten dansa, bilimden politikaya farklı deneyimler yarattıkları için  dünyanın fazlasıyla merkezileşmiş, bu yüzden de çıkmaz  yollara girmiş kesimine bir armağan sayılabilecek Kuzey ve Güney Amerika kıtasındaki göreli  periferinin  fotoğraf alanındaki bir temsilcisi. Gabriel Garcia Marquez, Eduardo Galeano, Che Guevara, Ernesto Rodriquez, Frida Kahlo, Fidel Castro, Edison Arantes do Nascimento (Pele), Diego Rivera, Jorge Luis Borges gibi sanat, spor, siyaset insanlarını yaratan bir coğrafyada doğan Sebastiâo Salgado, yeryüzünün bu bölgesinde büyüyüp serpilen hikâye ve söylemleri, dünyada izlerini bırakan diğer figürler gibi hem hayatında hem de  yapıtlarında taşıdı. 

1940’ların ortalarında Brezilya’nın Minas Gerais eyaletinde sekiz çocuklu bir ailenin altıncı çocuğu olarak doğan Sebastiâo Salgado’nun hayat yolunu,  doktoralı bir ekonomist olmaktan unutulanların, sömürülenlerin, acı çekenlerin, zalimliğe uğrayanların hakikatine odaklanan bir fotoğrafçı olmaya çevirdiğinde zaman, 1970’lerdi. Brezilya’nın uzaktaki dağ köylerinde yaşananlar ya da Amerika kıtasının öteki yüzü, oralarda varlık bulan toprak mücadelesi,  dünyanın çeşitli ülkelerinde umutsuzca, insanüstü bir güçle ve çoğu kere insanlık dışı koşullar içinde  çabalayan işçiler, sonsuz yeryüzünde yitip giden göçmenler, acılı Afrika,  Sebastiâo Salgado’nun fotoğrafik,  entelektüel ve insani kaygılarını oluşturdu. Dünyanın farklı coğrafyalarında, altın madenlerinde, doklarda, şeker kamışı tarlalarında, puro fabrikalarında, rafinerilerde, korunaksız, güvensiz, yok pahasına çalışan kara-sarı-kırmızı yüzlü, avurtları çökmüş, karnı şiş, yalınayak, üstü başı yırtık adam, kadın, çocuk işçilerin fotoğraflarını çekmek, onun için endüstri çağının arkeolojisiydi. Fotoğraf makinesi aracılığıyla gerçekleştirdiği bu arkeolojik kazıda  bulduklarını,  onları görmeyi isteyenler kadar görmemeyi ve unutmayı seçenlerin de önüne koydu.

Salgado’nun yorgun, çaresiz ve acılı “İşçiler”i,  “endüstri, bilişim, teknoloji, enerji” gibi kelimelerle temsil edilen sanal gelişme parametrelerinin bedellerini kimin ödediğini,  modern dünyanın yüzüne bir tokat gibi vurarak çok bilmiş metropollerin elit salonlarında dolaşıyor. “İşçiler” sergisi İzmir’de de, kentin  19. yüzyıldan 20. yüzyılın son çeyreğine kadar gelişen eski endüstri alanı iken şimdi akıllı teknolojilere sahip yüksek iş binalarının inşasıyla yeni bir serüvene giren Liman Arkası bölgesinin ortasında yükselen Folkart kulelerinin tepesindeki galeride açıldı. Bölgenin tarihsel geçmişinde havagazı, elektrik, un, boya fabrikalarında, tersanede, limanda, şimdi ise birbirinin ardından çoğalan yüksek kulelerin inşaatlarında çalışan hiçbir işçi, muhtemelen bu sergiyi görmedi. Onların hikâyelerinden uzağa düşmüş çok sayıda kentli ise, Sebastiâo Salgado’nun önlerine koyduğu çıplak gerçek yüzünden isteseler de istemeseler de o hikâyelere biraz daha yaklaştılar. Sebastiâo Salgado’nun “İşçiler’inin gerçeğini, görenler görmeyenlere anlattılar.

Sebastiâo Salgado’nun objektifinden hayatımıza katılanlar, modern dünyanın elit salonlarının soğukluğundan çıkarılıp Kuzey ve Güney Amerika kıtasının göreli periferisinin coşkusuyla kutsanacak olursa, muhtemelen en iyi cümle şu: ” Sebastiâo Salgado! Adamımız!”

Daha fazla yazı yok
2024-05-06 14:02:00