A password will be e-mailed to you.

Sevim Sancaktar, Self‘te Balkan göçmeni ailesinin hikayesinden yola çıkıyor ve bu hikayeyi kimliğin alt ve üst anlamlarını fotoğrafın belge hariç diğer imkanlarını kullanarak anlatmayı deniyor.

 

"Çalışmalarım gördüğüm şeylerin fotoğrafa yansımaları değil. Fotoğrafın üretim sürecinde araçsallaşıp, dönüşüme uğraması, fotografik görüntünün gerçeklikle hiç olmayan ilişkisi üzerine şekillenmemiş ve benim yaklaşımımda içeriği destekleyen bir forma bürünmüş halleri diyebilirim belki… 

Çalışmalarım daha çok etrafımda tecrübe ettiğim, gördüğüm veya bulunduğum yerlerin olanakları üzerine şekilleniyor ve kavramsal açıdan etkileniyor.

Bu sergimin çıkış noktası  tamamen yer değiştirmelerle gelen sınır, yersizlik ve aidiyet kavramları ile bu gelgitler etrafında oluşan kırılgan çemberi anlamaya çalışmaktı. Bir süredir ailemin Balkanlar’dan göçünü araştırıyordum. Sonrasında Letonya’daki residency süreci de bu araştırmaya dahil oldu. Böylece sergi birbirini hem tamamlayan hem de sürekli değistiren parçalarla gelişti. 

Vatandaşlık ve göç etrafında şekillenen, çoğunlukla dokümanlardan yola çıkarak ürettiğim işlerin olduğu bir sergi  çıktı ortaya… Hem öznel öğeleri bir araya getirdiğim – ki bu benim için bir ilk- hem de benden uzakta sadece gözlemlediğim bir durumdan beslenerek ürettiğim işlerin buluştuğu bir sergi oldu Self.”

 

ANNEMİN FOTOĞRAFLARI

“Kendi aile albümünden kullandığım ve birçoğu annemin fotoğrafları üzerinden yaptığım işlerde fotoğraflara müdahalemi ve benim o fotoğraflar üzerinden ailemin yer değiştirmelerinin öncesi ve sonrasına nasıl gidebileceğimi görselleştirmeye çalıştım. Ben bunların neresinde durabiliyordum ve hiç bilmediğim bir geçmişi nasıl tanımlıyor ve benimsiyordum.”

 

BİR GÖÇ HİKAYESİ

“Aileme ait farklı geçmişlerde çekilmiş fotoğrafları, bugün benim onları yorumlamalarımla bir araya getirerek geçmişe dair bildiğim ezber anlatıları anlama çabamı ortaya koymak gibi. Bu aslında göç hikayelerinde gidilen ülkede doğan ilk nesille aileleri arasında oluşan ülkeyi algılama farklılıklarını da temsil ediyor. 

Bir nevi yabancılaşma, bir süre bocalama, anlamaya başlama ve uyum sağlama veya sorgulamaya başlama birbirini takip ediyor. Fotoğraflardaki kişileri göstermemem, bir yokoluştan ziyade herkesi farklı düsüncelere götürebilecek bir görselliği desteklemek veya o fotoğraflardakilerin başka kimliklere bürünme şansını düşünmek aslında.”

 

YAŞANILAN ÜLKEDEN GİTMEK VEYA ÜLKEDE KALMAK?

“Bir residency için Letonya`ya gitmek üzere yola çıktığımda önce -hayatımda ilk defa- eski Yugoslavya`ya (hep öyle anlatılır hala), şimdiki Sırbistan`ın olduğu bölgeye kısa bir ziyaret yapmıştım. Tam da fotoğraflarla irdelediğim, geçmişin ne kadar yakınında ya da ne kadar uzağında durabildiğimi sorgulayışımı haklı çıkarıyordu oradaki her şey. 

Etamine yapılmış evi süsleyen manzaraların arasında Tito`nun üniformalı portresi kafamdaki hikayenin boşluklarını bugüne bağlayan bir obje oldu sergide. Tabii aileye ait olan bu objenin bana hediye edilmesi ve benim onu sergiye taşımamla benim için önemi de çok farklılaştı. Yaşanılan ülkeden gitmek veya ülkede kalmayı tercih etmek… İnsanların kimliklerini nasıl etkileyip, hayatlarını nasıl anlamlandırıyor? Farklı iki tercih ama mevcut sistem ve devlet düzeninin inisiyatifinde kimliklerin değişmesi ve farklı hikayeleri getirebildiği benzer noktaları hatırlatıyordu.

 Göç edilen ülkeye uyum sağlama süreçleri ve bunlara ne kadar ve nasıl imkan verildiği beraberinde gelen sorulardan bir diğeri. Göç sonrası alınan soy isimleri, göçmenlerin daha hızlı milli duygular kabartıp radikalleşmesi ama bir yandan eski hikayelerini sahiplenmeleri… Bir yabancılaşma yaşamanın yanında göç sonrasında insanın etrafını çevreleyen yeni kimliklerin varlığı sayesinde, o kimliklerin sahiplenilip nasıl hızla benimsenebildiğini ve insanı nasıl hızla değiştirdiğini görmek muhtemel.”

 

"ALİEN" PASAPORTU ÜZERİNE ÇALIŞTIM

"Avrupa`nın Sınırları ise, dört katılımcı ülkeden sanatçıların katıldığı residency kapsamında ürettiğim bir çalışma oldu. Sovyet döneminde Letonya`ya gelmiş diğer Sovyet ülke vatandaşlarının yaşadığı vatandaşlık sorunu üzerine ürettiğim işleri sergiye dahil etmeye çok sonra karar verdim. 

Yaşanılan ülkede kalmayı tercih eden insanların bir nevi çemberin dışına itilmesini ve ülkenin vatandaşlarından farklı ve eksik haklar tanıyan bir uygulama olarak verdiği "Alien" pasaportu konusu üzerine çalıştım.

Kendime sorduğum en büyük soru bir ay gibi kısa bir sürede bu konuya nasıl yaklaşacağımdı. Alien pasaportu olan insanlarla sayısız kere buluşmak, fotoğraflarını çekmek onlarla ilgili notlar almak, hepsi işin bir parçası ama; ortaya çıkan işin yine direkt gördüklerim olmasındansa, insanı temsil eden bir belge olan pasaport fotoğrafları olmasını tercih ettim.

Gerçek hayatta insanların kendini temsil edebilecekleri bir platform bulamadıkları bir uygulamada ortaya çıkan sınıflandırmaları kullanmak yerine pasaport fotoğraflarını kullanarak ve üst üste baskılar şeklinde sergileyerek başka kimlikleri işe dahil etmek istedim. İki işimde de olan anonimliği çok vurgulamak değil ama yaşanılan-yaşatılan durumlar üzerinden yaratılan yeni kimlikler ve kimliksizleştirmeleri düşünmeye katkıda bulunmaktı istediğim.”

 

TİTO BİRLEŞTİRDİ

“Çok farklı gibi gözüken iki hikayede ortaya çıkan kimlikleri(n) temsil etme/edilme sorunsalı benim onları bir araya getirmemi sağladı aslında. Kendi öznel hikayemde farklı bir yeri olan Tito portresinin bu anlamda sergide otoriteyi simgeleyen bir obje olarak iki seriyi birleştiren bir gücü olduğunu da düşündüm.”

 

ŞİMDİ VE BURADA  

“Akaretler’de C.A.M galerideki sergide işleri hem mekana yerleştirirken hem de serginin izlenme sürecinde henüz bitirmediğime emin olduğum bu araştırma ve sergileme sürecinin nerelere gidebileceğini görmeye çalıştım. Boris Groys`un Enstalasyonun Politiği (Politics of  Installation) isimli metninde bahsettiği  enstalasyonların mekana özgü (“here and now”) varolduğu, izleyenlerin durduğu yerden farklı okumaların yapılabileceği ve işlerin tekrar yerleştirileceği sergide yeniden üretileceği anlamına geldiği fikri, bu sergiyi eklemeler yapıp değiştirerek tekrar üretebileceğim fikrini düsündürdü hep. Şu an Sabancı Üniversitesi’nde devam eden yüksek lisans tezim için de halen bu konu etrafında çalışaya devam ediyorum.”

Daha fazla yazı yok
2024-05-09 06:51:05