A password will be e-mailed to you.

Siyaseti, sanatı, tarihi ve gündelik yaşamı Romanya özelinde bir araya getirmesiyle çok boyutlu bir anlatı ortaya koyan SALT Beyoğlu’daki “subREAL” seçkisi, aynı adlı kolektifin 1990-2005 yılları arasında ortaya koyduğu birbiriyle ilişkili siyasal ve kavramsal düzeyde birçok pratiği içeriyor.

Genel sekreteri olduğu Romanya Komünist Partisi’yle, yirmi iki yıl boyunca (1967-1989) Romanya’nın devlet başkanlığını yapmış olan Nicolae Ceaușescu ile eşi Elena Ceaușescu, 1989 Romanya Devrimi’ni izleyen 25 Aralık 1989 günü yargılanmış ve hemen ardından kurşuna dizilmişlerdi. Üzerinden geçen yirmi dört yıla rağmen, Ceaușescuların kurşuna dizilme anının televizyon ekranlarından yayınlanan görüntüleri, belleğimdeki izlerini hala korur.

Ortaya koyduğu icraatlarla kendi “gösterisinin” [spectacle] mimari olmaya soyunmuş ve bu sırada birçok insanın da acı çekmesine neden olmuş olan Ceaușescu’nun yargılanma ve idam edilme anının da bir “gösteriye” dönüştürülmesi oldukça ironikti.

Nicolae Ceaușescu’nun söz konusu gösterisinin belki de en somut örneği, Ceaușescu’nun Casa Poporului, yani Halkın Evi dediği; halkınsa Ceaușescu’nun Sarayı olarak adlandırdığı Parlamento Sarayı’ydı. O dönemde halkın yaşadığı sefalet ve yoksulluğa inat; 340 bin metrekarelik bir alana yayılmış, 1100 odadan oluşan 12 katlı devasa binanın yapımına 1984 yılında başlanmıştı. Devlet gelirlerinin hatırı sayılır bir miktarının ayrıldığı ve Bükreş’in merkezinde yer alan Parlamento Sarayı’nın inşası için içlerinde kiliselerin, sinagogların ve çok sayıda özel konutun da yer aldığı birçok bina yerle bir edilmişti.

2004 yılına gelindiğinde Parlamento Sarayı’nın E4 kanadı, 2001 yılında oluşturulan ve Doğu Avrupa’daki en önemli çağdaş sanat müzelerinden biri olan Ulusal Çağdaş Sanat Müzesi’ne [Muzeul Național de Artă Contemporană, MNAC] ev sahipliği yapmak üzere yeniden düzenlendi.[1]

İşte 8 Mayıs’ta başlayan ve 11 Ağustos 2013’e kadar SALT Beyoğlu’da sergilenecek olan “subREAL” başlıklı sergi, 2012 yılında Bükreş’teki Ulusal Çağdaş Sanat Müzesi’nde (MNAC) düzenlenmiş olan subREAL retrospektifinin[2] kapsamlı bir seçkisinden oluşuyor.

subREAL ise 1990 yazında sanat tarihçisi Călin Dan ve sanatçı Dan Mihălţianu tarafından Romanya’da kurulmuş bir sanatçı kolektifi ya da kurucularının kendi ifadeleriyle “performatif bir eylem grubu”. Kısa bir süre sonra mimar ve fotoğrafçı Iosif Király de ekibe katılmıştı. Romanya’da komünist rejimin yıkılıp, yerini yavaş yavaş neo-liberal kapitalizmin aldığı 90’lı yıllarda yaşanan geçiş ve bocalama evresinin siyasal, kültürel ve sanatsal sonuçlarına odaklanan subREAL, fotoğraf, video, yerleştirme ve performanslarla örülü pratikler ortaya koydu.

Siyaseti, sanatı, tarihi ve gündelik yaşamı Romanya özelinde bir araya getirmesiyle çok boyutlu bir anlatı sunan SALT Beyoğlu’daki “subREAL” seçkisi, aynı adlı kolektifin 1990-2005 yılları arasında ortaya koyduğu birbiriyle ilişkili siyasal ve kavramsal düzeyde birçok pratiği içeriyor. SALT’ın hemen giriş katında karşılaştığınız tornetler ise subREAL’in Türkiye serüveninin de ilk adımını oluşturuyor.

İlk olarak 3. İstanbul Bienali (1992) kapsamında Feshane’de sergilenen “Avrasya” [Eurasia] adlı yerleştirme, rulman tekerlekli tahta tornetlerden ve içlerinde yine rulmanların yer aldığı, duvara asılı madalya kutularından oluşuyor. Beton bir yüzey üzerinde yuvarlanan rulman sesleri de yerleştirmeye eşlik ediyor. Komünist rejimin gurur kaynaklarından biri olan rulman endüstrisine ve iktidarın takdirini temsil eden kültürel liyakat madalyalarına yaptığı göndermelerle, önemli satış noktalarından birini İstanbul’un oluşturduğu rulmanın karaborsa ticaretine de işaret eden “Avrasya”, “subREAL” sergisinin neler vadettiğine ilişkin de ipuçları sunuyor.

SALT Beyoğlu’nun ikinci ve üçüncü katlarına yayılmış olan serginin üçüncü katta yer alan bölümü, subREAL’in siyasal içerikli ilk dönem işlerinden oluşuyor. Bu çerçevede, subREAL’in tarihsel gelişimini de izlemek açısından, sergiyi gezmeye üçüncü kattan başlanabilir. Üçüncü kata ulaştığınızda kulağınıza çalınan köpek sesleri, küçük bir oda içinde yer alan video yerleştirmesinden geliyor. Aynı odanın duvarları arasından görünense Bükreş’teki devasa Parlamento Sarayı. Parlamento Sarayı’nın inşası sırasında birçok konutun yıkıldığından daha önce söz edilmişti. İşte çoğu bahçeli olan bu konutların yıkımı sonrasında evsiz ve sahipsiz kalan köpekler, Bükreş sokaklarını mesken tutmuştu.[3]

Halk arasında ve uluslararası camiada Ceaușescu’nun Sarayı olarak adlandırılan Parlamento Sarayı, subREAL’in ortaya koyduğu ilk işin bir tür belgesi niteliğindeki “Doğu – Batı Caddesi” [East – West Avenue] adlı videonun da ana eksenini oluşturuyor. Ceaușescu’nun Sarayı’nın hızla tamamlanmak istenen inşası sırasında birçok insanın yaşamını yitirdiği biliniyor. İnşaat alanından geçen insanlar, inşaat işçilerinin ölen arkadaşlarını anmak için yaptıkları mezar yazıtlarına rastlıyorlardı. “Doğu – Batı Caddesi” de bu yazıtlara atıfta bulunan ve düşünsel alt yapısı, yapıtın açıklayıcı metninde harikulade özetlenen bir kamusal müdahaleydi.

Yine büyük oranda komünist dönemin siyasal, toplumsal ve kültürel atmosferine göndermede bulunan “Avrupa’da 1000 Sanatçı”, “Je t’aime, moi non plus”[4], “Alimentara” adlı yapıtlar da bu katta yer alıyor:

Siyah bir karbon kâğıdına çivilenmiş ve üstlerinde o dönemde yaşayan Romen sanatçıların adları yazılı olan 1000 adet Avrupa marka boş prezervatif ambalajından meydana gelen özgün yapıtın siyah-beyaz bir reprodüksiyonundan oluşan “Avrupa’da 1000 Sanatçı” (1991); penis biçimindeki oy pusulalarına size göre en önemli olan siyasal sorunu yazıp, oy sandığına atabileceğiniz “Je t’aime, moi non plus” (1991) ve Romen dilinde “yiyecek” anlamına gelen aliment sözcüğünden türeyen Alimentara adlı, komünist Romanya’daki tek market zincirine göndermede bulunan “Alimentara” (1991) dikkat çekici yapıtlar arasında.

Yaydığı kesif sarımsak kokusuyla bu katta yer alan en “çarpıcı” yapıt ise “Drakula Diyarı Serisi” [Draculaland Series] adlı yerleştirmeler serisinin bir parçasını oluşturan, sarımsak ile mısır unundan yapılmış[5], sırasıyla Romanya ve ABD haritaları. Kont Drakula’ya (yani “Kazıklı Voyvoda” lakaplı Vlad Tepeş’e) atfedilen birçok klişeye ve dönemin milliyetçi söylemine göndermede bulunan serinin bu katta yer alan diğer bir dikkat çekici öğesi de Leonardo Da Vinci’nin “Mona Lisa” (1503-1506) adlı tablosunun bir tür temellükü [appropriation] olarak değerlendirilebilecek Drakula/“Mona Lisa”  bireşimi.

Sergi kapsamında yer alan “Drakula Diyarı Serisi”ne ait diğer iki yerleştirmeyi görmek içinse SALT’ın ikinci katına inmeniz gerekiyor. Bu yerleştirmelerden ilki olan “Şato” [The Castle] (1994) adlı yerleştirme, Carpati [Karpat] marka sigara paketleri, sandalye ve tahta kazıklardan oluşuyor. Toplumun değişik kesimlerinden insanlar için bir statü simgesi olan Carpati sigaralarına ait 3500 adet kutuyla modellenen Ceaușescu’nun Sarayı, tahta kazıkların gölgesinde yükselerek, yine bir yapıtın biçimsel açıdan temel öğesini oluşturuyor. Biçiminin yanı sıra içeriğiyle de serginin en dikkat çekici yapıtlarından biri olan “Şato”nun içerik bakımından temel öğesiyse Carpati [Karpat] sözcüğü. Parlamento Sarayı’nın, üzerinde “Karpat” yazılı sigara paketlerince yapılmış modeli, Nicolae Ceaușescu’yu temsil ederken; “Karpat” sözcüğünün olası göndermeleri, farklı dönemlere ait farklı Ceaușescu imgelerine atıfta bulunuyor. Bu çerçevede, 1980’lerde Karpat Dağları’yla ilişkilendirilen Ceaușescu imgesi,  1990’larda vampir figürüne benzetilen Ceaușescu imgesiyle bir araya getiriliyor.      “Karpat” sözcüğünün, Jules Verne’in farklı bir Kont Drakula yorumu ortaya koyduğu Karpatlar Şatosu (1893) romanına yaptığı gönderme ve vampir dişlerine benzer bir biçimde sarayın üzerinde yükselen tahta kazıklar, Ceaușescu ile “Kazıklı Voyvoda” benzerliğini vurgulayarak vampir figürüne benzetilen Ceaușescu imgesini biraz daha güçlendiriyor. Yine bu katta yer alan ve “Drakula Diyarı Serisi”ne ait “Drakula’dan Haberler” [News From Dracula] (1995) adlı yerleştirmede de kazıkların ön planda olduğu görülüyor.

Ancak subREAL’in bu katta (ikinci kat) yer alan yapıtlarının büyük bir bölümü, kolektifin ikinci dönemi olarak değerlendirilebilecek ve Romanya’nın siyasal tarihi ve kültürel yaşamından ziyade sanat nesnesinin, etrafında olup bitenlerle ilişkisi ve sunumu gibi sanatın ontolojisine ilişkin daha kavramsal düzeydeki yapıtlardan oluşuyor.

1995-1996 yılları arasında Künstlerhaus Bethanien’de (Berlin) bir yıl süreyle katıldıkları konuk sanatçı programı, subREAL’in “Sanat Tarihi Arşivi” [Art History Archive] projesini şekillendirerek başladıkları bu yeni dönemin habercisi olmuştu. “Sanat Tarihi Arşivi” projesine kaynaklık eden ise artık yayınlanmayan; ancak bir dönem Romanya’daki tek sanat dergisi olan ARTA’nın 600 kiloluk fotoğraf arşiviydi. İşte “Veri Odası” [Dataroom] adlı video söz konusu projenin nasıl geliştiğini sergileyen bir belge niteliğinde.

“5 Bavul” [5 Suitcases] (1997) adlı fotoğraf yerleştirmesine de kaynaklık eden yine ARTA’nın arşivine ait 6×6 boyutlarındaki siyah-beyaz negatifler. Çoğunlukla “yanlış” kadrajlamanın sonucu olarak fotoğrafın merkezindeki sanat yapıtının etrafında bulunan nesne ve kişilerin de görüldüğü bu kareler, merkezdeki sanat yapıtını ortadan kaldırarak yeniden düzenlemiş ve büyütülerek basılmış. Yapıtın olması beklenen yerde, yapıtın etrafında bulunan diğer öğelerin parçalı bir şekilde öne çıkarılmasıyla oluşan negatif alan sanat nesnenin nerede aranması gerektiğine, yapıtın çevresiyle olan ilişkisine, marj ve merkeze ilişkin sorular sorduruyor.

Bu yerleştirmenin hemen karşısında yer alan “Sanat Sunumu 2” [Serving Art 2] (1999) adlı video projeksiyonda da “5 Bavul”daki benzer bir düşünceden hareketle, kesilmiş parçalardan oluşan bir video oluşturulmuş. Bu yerleştirmeyi, “5 Bavul”dan farklı kılansa öne çıkarılmak istenen öğelerin sanata hizmet eden insanlar olması.

1998 tarihli “Sanat Sunumu 1” [Serving Art 1] ise bu iki yapıta da karşıt bir anlayış benimseyerek oluşturulmuş. Bir ızgara düzeninde yerleştirilmiş tam 776 adet fotoğraftan oluşan bu yerleştirmede fotoğrafın asıl odağı olan sanat yapıtları, çevresindeki insan, bitki, sandalye ve radyatör gibi öğelere göre kümelenerek sunulmuş.

1999-2004 yılları arasında yapıtlardan oluşan “Şehirlerle Söyleşi” [Interviewing the Cities] serisi de gerek biçim gerekse içerik açısında üzerinde durulması gereken bir seri. İnsanlar ve ortamlarla etkileşim meselesine odaklanan ve yine siyah-beyaz fotoğraflardan oluşan bu seri üç bölümden oluşuyor:

Sanatçı, küratör, eleştirmen, koleksiyoncu ve mimarların çift portrelerinden oluşan “Yeniden Canlandırma…” [Re-enacting…],

Bir tür şehircilik incelemesi olarak sunulan ve kullandığı çerçeveleme teknikliğiyle mutlaka görülmesi gereken fotoğraflar içeren “Çerçeveleme…” [Framing…] ve

Sizi yeniden üçüncü kata davet eden “Müze Ziyaretleri” [Visiting The Museums] (2002).

Hazır üçüncü kata geri dönmüşken subREAL’in ikinci dönemi olarak değerlendirilebilecek bu dönemin diğer örnekleri olan “Bir Proje Ne Anlama Gelir?” [What Does A Project Mean?] adlı ve üç boyutlu nesne yanılsaması yaratan; ama aslında heykellerin fotoğraf reprodüksiyonlarından oluşan ilginç yerleştirmeye ve “Şehirlerle Söyleşi” dizisinin 2002 tarihli bir başka örneği olan “Heykelleri Dinlemek” [Listening to Statues] adlı videoya bu bağlamda bir kez daha göz atmayı ihmal etmeyin.

11 Ağustos’a kadar SALT Beyoğlu’da sergilenecek subREAL’in gerek siyasal gerekse kavramsal altyapısı ve mizahla yüklü görsel diliyle son zamanlarda gördüğüm en etkileyici sergilerden biri olduğunu belirtmeliyim. Kaçırmayın!

 ykemaliz@gmail.com

 

[1] http://www.e-flux.com/client/national_museum_of_contemp/

[2] Söz konusu retrospektifin küratörlüğünü Raluca Velisar üstlenmişti.

[3] Bu ayrıntıyı Vasıf Kortun dile getirmişti. 

[4] Türkçe’ye “Seni seviyorum, ben değil” olarak çevrilebilecek ifade, aynı zamanda, sözleri Serge Gainsbourg’a ait şarkının da adı.

[5] Gerek sarımsak gerekse mısır unu [Romence’de mămăligă], Bram Stroker’ın 1897 tarihli Drakula adlı romanında yer almaları bakımından, inşaa edilen Drakula figürüne göndermede bulunuyor.

 

Görsel 1: “Viyana’yı Çerçevelemek” (1999, “Şehirlerle Söyleşi”, “Çerçeveleme…”) – Călin Dan ve Iosif Király’nin izniyle

Görsel 2: “Veri Odası” (1996) – Călin Dan ve Iosif Király’nin izniyle

Görsel 3: “Drakula Diyarı 1” (1992) – Călin Dan, Dan Mihălţianu ve Iosif Király’nin izniyle

Görsel 4: subREAL üyeleri Călin Dan, Dan Mihălţianu ve Iosif Király, “Je t’aime, moi non plus” (1991) performansları için oy pusulalarını hazırlarken – Călin Dan, Dan Mihălţianu ve Iosif Király’nin izniyle
 

Daha fazla yazı yok
2024-05-06 11:24:24