A password will be e-mailed to you.

Del Toro’nun yeni dizisi The Strain sadece yeni klişe bir vampir hikayesi mi yoksa izlemeye değer mi? Arda Karaböcek değerlendiriyor.

Guillermo del Toro’nun uzun zamandır beklenen dizisi The Strain’e sonunda kavuştuk. The Strain, parlayan yakışıklı gencinden, yarasaya dönüşüp uçanına birçok kez işlenmiş vampir hikayesini farklı bir şekilde kurmayı hedefliyor fakat asıl amacı rüyalarınıza girecek kadar sizi korkutmak!

Dizi bilinmeyen bir kargonun uçakta yarattığı panik ile başlıyor, gizem öğesi hemen ilgi çekerken, seçilen figurasyonların başarısızlığı dizinin genel havasından beklentinin çok yüksek olmaması gerektiğinin ipucunu veriyor.  House of Cards’dan hatırladığımız Corey Stoll’un karakteri Dr. Ephraim Goodweather (kısaca Eph) dışında iki boyutlu olmaya yaklaşan bir karakter bulamamamız da dizinin çizgi film tarzı bir yüzeysellikle ilerleyeceği düşüncesini kuvvetlendiriyor. Fakat The Strain zaten seyirciye bunu vaad ediyor.

Çoğu korku filminde var olan, her şeyi bilen yaşlı adam rolünde ise Game of Thrones’dan tanıdığımız David Bradley var. Bradley’in canlandırdığı karakter Abraham Setrakian (bu isimleri kesin imdb sayfalarına girip kontrol edelim diye seçmişler, başka açıklaması olamaz), Nazi kampından kaçmayı başarmış bir Yahudi. Yani bu dizide Nazi hikayesi de var. Hatta o kadarla da kalmıyorlar, Abraham bir rehin dükkanı (pawn shop işte) sahibi ve faturasız gümüş alması ile ünlü. Abraham, ‘Çirkin kurt adam yoktur, az gümüş vardır’ tarzı bir replikten sonra kendisini soymaya çalışan gençlere derslerini bildiriyor. Dolayısıyla The Strain¸Penny Dreadful’un izlediği yola benzer bir yol izleyerek birden fazla canavarla bizi karşılaştırmayı planlıyor.

‘The Strain madem bu kadar klişe niye izleyelim?’ diyenleri duyar gibiyim. Öncelikle dizinin detayları üzerine çok düşünülmüş; hangar sahnesindeki mekan seçimi, uçağın içerisindeki ışıklandırma, virüse karşı giyilen giysiler gibi detayları bazı filmlerde bile görmek zor. Litvanya’daki siyah hayalet heykelini andıran canavar

(http://prettyawfulthings.files.wordpress.com/2014/07/tumblr_n8bi0adpdg1qkej80o2_1280.jpgve dönüşüm geçiren iç organlar ise gerçekten tüyler ürpertici, iğrençlik ve korkunçluk arasındaki ince çizgi geçilmeden bu sahneler yaratılmış.  Ayrıca, dizi vaad ettiği orjinalliği, virüs öğesi ile yakalıyor. Solucana benzeyen virüs, bulaştığı insanı ele geçiriyor ve onları zombi gibi kullanıyor. Hakkını verelim ki zombi ve vampir ikilisini birleştirmek hakikaten daha önce görmediğimiz bir şeydi.

 

Bu yaz bekleneni veremeyen dizilerden kendini ayırmayı başaran The Strain , ilk bölümünde hikayeyi kurmakta zorlansa da ileriki bölümlerde oldukça eğlenceli ve aksiyon dolu bir seri olacağının sinyallerini veriyor. 

Daha fazla yazı yok
2024-05-06 13:43:39