A password will be e-mailed to you.

Müzik kutusundaki şarkı şen tınılarla çalarken, güvercin havalanır ve gri şehir boyunca uçmaya koyulur. Etrafı sarmış asık suratlar ve birbiri ardına intihar eden bedenler arasından geçen kuş, sonunda bir lambanın üstüne konar. Şehrin ve kendinin bezmişliğine daha fazla dayanamayacağını bir iç çekişle koyveren güvercin, çökmüş gözlerini devirir ve kendini arabaların altına atar. Le Magasin des Suicides; umutsuz, mutsuz, ruhsuz ve yapayalnız bir şehrin profilini daha ilk dakikalarda bir kuşun intiharıyla ezici bir biçimde açıklar.

Patrice Leconte imzalı 2012 yapımı film, geldikleri noktada yaşamaktan bezmiş insanların en güçlü içgüdülerini göz ardı ederek intiharı olağanlaştırdığı bir dünyayı anlatıyor. İntihar Dükkanı, bu dünyanın nişanesi sayılabilir.

‘‘Kendinize ölümü sunabilirsiniz. Ama ölüm bedava değil.’’ Ölüm satmak için hayatta kalan bir ailenin, dede yadigarı intihar ürünleri dükkanı, ‘‘Hayatta mağlup oldunuz ama ölümde başarılı olacaksınız.’’ mottosuyla işleyen ve tabancadan jilete, zehirden sicime veya kılıçtan gaza kadar yüzlerce envanteriyle, elindeki her şeyi ölümüne yatırmak konusunda sorun görmeyen insanların uğrak adresi. ‘‘Sizi tüketen dertler… Nefis bir ölümden daha tatlı ne olabilir ki? Aklınızı başınıza toplayın ve cesur olun… Her şeyi unutun. Huzur içinde ölün.’’

Dükkan sahibinin şarkısı, umudu tükenmişlerden öte son umudu ölüm kalmışlara yazılmış gibidir. Son umudu ölümde olanlar için; ölümün, kurtaran ve mutluluk getiren bir teminat olması fikriyle ters çevrilerek kişiyi hayatta kalmaya iten seyir, ailenin en küçük oğlu Alan’ın neşesiyle birleşerek filmi finale taşıyacaktır. İnsanların ölüm konusunda kararsızlaşmasına neden olan bu neşe, herkesin tanıdığı, gördüğü ancak inanamadığı bir mucize gibidir. Umutla tutunmak isteyip sonra tüm o hayat şeylerini düşünerek bunu imkansızlaştırdığımız noktada, filmin de seyrini değiştiren bir tutumu; bakış açısının hayatı yorumlama ve yaşamadaki etkisini görüyoruz. Le Magasin des Suicides, ölümün yaşam doğurduğu fikrini vurgulayarak ‘‘Viva la muerte!’’ (‘‘Yaşasın ölüm!’’) demektedir. Ancak film, bu yaşamı seçmemiz gerektiğinin de altını çizer.

Boyundan büyük konuşan bir çocuğun devrimci eylemi

Açıkçası, filme herhangi bir önyargıyla yaklaşmamış olmama rağmen, her açıdan beklediğimden fazlasını verdi diyebilirim. Karakter yapıları, örgü, grafik ve alt metinleriyle; Avatar Aang, The Addams Family’nin bir ferdi gibiydi. Diğer açıdan, çıplak bir şekilde oryantal yapan ablasını arkadaşlarıyla birlikte dikizleyen iyi niyetli bir kardeşi nasıl ele almak istediğiniz tamamen sizin kararınız olsun. Filmin güleç yüzlü cüceleri; Alan ve onun kendi gibi neşeli arkadaş grubu, önce küçük sonra büyük ölçekli planlar yaparak kötü gidişatı engellemek isterler. Erotizm, estetik, fantezi, aşk, müzik gibi ögelerle tetiklenecek duyguların İntihar Dükkanı’nı ayakta tutması zorlaşacaktır. Neşeli olma ve eğlenme fikrini yan yana sunarak benzer ruh hallerini oluşturan farklı mekanizmaları birlikte ele alan film, insanın omuzlarındaki yükü atması adına boyundan büyük konuşan bir çocuğun devrimci eylemini anlatıyor.

Kabullerinizi ve yaşamınızı sorgulamanıza vesile olacak, oldukça duygusal ve çarpıcı olan Le Magasin des Suicides’ı izlemeden geçmeyin. Üzülürsünüz.

 

 

İLGİLİ HABERLER

HAFTANIN ANİMASYONU: LES CONTES DE LA NUIT

HAFTANIN ANİMASYONU: HEAVY METAL

Daha fazla yazı yok
2024-05-13 07:34:33